Kadın Kanserleri
Metastas Nedir?
İyi huylu olmayan kanser hücrelerinin başladığı yerden vücudun başka bölgelerine yayılarak yerleşmesi durumuna metastaz denir. Yani tümörler sadece bulundukları doku ve organa zarar vermek ile yetinmez, çevresindeki organ ve dokulara da yayılarak onlara zarar verebilirler Kanser hücrelerinin damarlar aracılığı ile kan veya lenf kanalları yolu ile lenf bezlerine sıçrayarak yayılma durumu mevcuttur. Bazı istisnalar ile birçok kanserli hücre tipi, bulunduğu tümörden dış etkenler yolu ile veya etlken olmaksızın kendiliğinden ayrılarak, dolaşım sistemine veya lenf sistemine bulaşabilir (glioma ve bazal hücre karsinoma çeşitleri metastaz yapmaz). Ayrılmış olan kanser hücresi vücudun içinde dolaşır iken herhangi sağlıklı bir dokuda kendini sabitleyerek, bu bölgede gelişimine devam edebilirler.
Fakat bu yayılma süresi boyunca kanserli olan hücreler oluşmaya başladığı doku veya organdan başka bölgelere sıçrayıp yerleşse de en başta ortaya çıktığı tümör ile aynı ismi taşır. Bir başka deyiş ile akciğer kanseri beyne sıçrama durumu muhtemeldir. Böyle bir olay söz konusu olduğu zaman beyin kanseri olarak bir adlandırma tabii ki söz konusu olamaz, çünkü beyindeki bu hücreler akciğer kanserinin hücreleridir. Böyle bir durum gerçekleştiği zaman hastanın durumu meta statik akciğer kanseri olarak belirtilir.
Bütün kanser tiplerinin kendine ait bir yayılma şekli vardır.
Bu kanserler, gerçek kanser vakalarından sonra oldukça karşımıza çıkar. Kanserli hücre alındıktan sonra operasyonda gözden kaçan tek bir hücrede bile az bir ihtimal ile de olsa metastaz başlatmasına yetebilir. Genel olarak, adrenal bezlerde, karaciğerde, beyin ve kemiklerde metastatik tümörler çok fazla görülür. Metastatik tümör, genellikle asıl tümöre bağlı olarak belli bir organdan ortaya çıkar. Mesela, prostat kanseri genel olarak kemiklere metastaz yapabilir iken; gırtlak kanseri kadınlarda ise bu durum yumurtalık kanserine dönüşebilmektedir. Bu durum ilk olarak Stephen Paget tarafından 1889 yılında bulunarak “Seed and Soil” teorisi ismini almıştır. Bu teorinin aslına bakıldığı zaman, kanser hücresinin dolaşım sistemi içerisinde uzunca bir süre var olamaması ve sadece ilk var olduğu dokuya benzer bir dokuda üremesi yatmaktadır. Bu konuya örnek verecek olursak, süt yapımı ile görevli olan göğüsteki hücrelerin görevleri sebebi ile zarları üzerinde çokça sayıda kalsiyum pompası bulunmaktadır. Benzer görevli kemik hücrelerinde ise bu pompalar, kemiğe kalsiyum iyonları depolamaktadır. Bu neden den dolayı kansere dönüşen bir göğüsteki salgı hücresi, kendisine en uygun olan yere, yani kemiklere, metastaz yapmaktadır.
Kanser hücrelerinin kendisine bağlı olduğu tümörden ayrılması aslında bir bakıma moleküler bir “zincirlerini koparma” reaksiyonu sayılmaktadır. Bütün sağlıklı olan ve kansere dönüşmüş hücreler kendilerine hücre dışı ağı proteinleri (extracellular matrix -ECM-) ile sıkı sıkıya bağlıdır. Metastatik olan hücreler bir şekilde bu ağı kırıp ayrılmayı başarırlar.
Bu hücreler diğer gerçek kanserlerde ki gibi, gelişim sağlarken kendilerinin altyapılarını hazırlarlar. Böyle bir durumda tümör çevresinde kan damarları oluşmasını başlatıp büyüme için gerekli olan besini sağlarlar. Bu şekilde yapılan damar oluşturma işlemi angiyojen (angiogenesis) ismi ile karşımıza çıkar. Kanser araştırmaları yapıldığı zaman bu kavram üzerinde oldukça fazla çalışmalar bulunmaktadır. Angiyojen indirgeme (angiogenesis inhibition) ismi verilen bir yöntem ile, bu damar oluşumu engellenip, tümörün besinsiz kalması hedeflenir.
Bazı durumlarda ise, metastatik kanser tanısı tespit edilse de, bunun kaynağı olan birincil tümör araştırmalar sonucunda bulunamayabilir. Böyle bir durum da “bilinmeye birincil tümör” (unknown primary tumor -UPT-) ismi verilir ve tüm kanser tanılarının ortalama olarak %3’ünde görülmektedir. Kolay gözlemler ile eğer birincil kanser tespit edilemez ise (kanlı kusma-akciğer, kanlı idrar-muhtemelen idrar torbası) gelişmiş görüntüleme yöntemleri de maalesef bir sonuç vermeyebilir. Bazı zamanlarda ise birincil tümör metastatik kanserden sonra teşhis edilebilir. Immunohistokimya biliminin metastaz tanımlamada çok fazla katkısı olsa bile bu konudaki yardımı bir o kadar kısıtlıdır. Çok az vakalarda, metastatik tümörün asıl sebebi birincil tümör, hasta yaşamını yitirdikten sonra bile bulunmayabilir.
Metastaz Belirtisi ve Bulguları:
Sıçramanın erken zamanlarında hiçbir belirti görülmeyebilir. Fakat sıçrama ne kadar fazla ilerler ise hastada bir o kadar çok belirti ve bulgu gün yüzüne çıkar. Örnek verecek olursak;
Akciğere yayılıması sebebi ile öksürük, nefes darlığı
Karaciğere sıçraması sebebi ile karın ağrısı, sanlık
Beyine sıçraması sebebi ile baş ağrısı, bilinç bulanıklığı, havale geçirme, koma durumu
Kemiğe sıçraması sebebi ile kemik ağrıları görülebilmektedir.
Bu metastaz çeşitlerine değinecek olursak;
Karaciğer Metastazı
Oluştuğu hücre ya da hücreler ile sınırlı olan kanser belli bir süreç ile damar duvarını aşıp çevresindeki uzak dokulara yayılır. Kanserli olan hücreler özellikle kanlanmanın çokça görüldüğü alanlara yerleşirler. Bu alanların en başında karaciğer gelmektedir. Bununla beraber İştahsızlık, ateş, sarılık, bulantı ve terleme gibi belirtiler ile kendini göstererek karaciğer metastazı meme kanseri, yemek borusu kanseri, kalın bağırsak kanseri, pankreas ve mide kanseri, akciğer kanseri gibi hastalıklar ile ortaya çıkmaktadır.
Beyin Metastazı
Beyinin haricinde ki doku ve organlarda meydana gelen kanserli hücrelerin beyne yayılması ile oluşan beyin metastazı en çok meme, akciğer, böbrek ve kalın bağırsak kanserleriyle meydana gelir. Ayrıca beyinde oluşan metastazların ortalama % 60’ı akciğer kanseri kaynaklıdır. Beyin metastazında belirti olarak, hasta da şiddetli baş ağrısı, denge sorunu ve halsizlik mevcuttur.
Kemik Metastazı
Genelleme yapacak olarak hemen hemen her kanserli hücre belli bir süre sonra kemiğe yerleşip aynı tipte kanserli hücrelerin oluşmasını sağlaması durumuna kemik metastazı denir. Kanserli olan hücrenin türüne göre kemikte litik, skleroktik veya mikst değişiklikler görülebilir. Bu zaman zarfında kemik direnci bir hayli zayıflar ve kırılmalar da ortaya çıkabilir. Böylece ilerleyen kemik metastazları etrafındaki sinir ve damarlara baskı yaparak eklemlerin yapısında değişikliklere yol açarak bozulmasına ve omurga tutulmalarına sebep olabilir. Bu nedenle kemik metastazlarında felç riski de mevcuttur.
Metastatik kanserin tedavisi
Metastatik kanserin tedavisinde, normal kanser tedavilerine göre çok ta farklı değildir. Bu tedavi için, kemoterapi, radyo cerrahi, radyasyon terapisi, hormon terapisi, cerrahi, lazer-immunoterapi kullanılmaktadır. Uygulanacak olan yöntem, metastatik kanserin büyüklüğü, birincil tümör, metastazın yeri, hastanın yaşı ve sağlık durumu gibi etkenlere göre değişiklik gösterir. Bu yöntemler %100 başarı sağlamaktan çok, var olan kanserin gelişip yayılmasını önler.
Kanserin oluştuğu yer dışında, başka doku ve organlarda da saptanması, hastalığın ileri evrede olduğunu gösterir. Bütün hastada bu durum, hastaya ve hastalığa özel bir şekilde çok dikkatlice incelenir.
Hastaya, oluşan kanserin tipine, sıçrama yeri ve hastalığın derecesine bağlı olarak; cerrahi, radyoterapi, kemoterapi , biyolojik tedaviler ya da hormonal tedavi yöntemleri uygulanabilir. Asıl sebep olarak oluşan kanserin tedavisinin yanında; kemiğe yayılan ve ağrıya sebebiyet veren bir kanserde uygun olarak ağrı kesici tedavi verilmesi gibi kanserin sıçrama sebebi ile ortaya çıkan sorunlar da tedavi edilmeye çalışılır.
Gene aynı şekilde hastanın durumuna ve oluşan kanserin tipi ile yaygınlık seviyesine bağlı olarak, bazı durumlarda yanlızca destek tedavileri verilebilir. Kanser teşhis ile tedavisinde muhakkak kendi alanlarında uzmanlaşmış onkoloji uzmanları tarafından yapılması gerektiği, kesinlikle unutulmaması gereken bir husustur.